İBN TEYMİYYE VE MECÂZ

İSLAM KARDEŞLİĞİ VE ÜMMET ŞUURU

Rahman ve Rahim Olan Allah'ın İsmiyle...

Alemlerin Rabbı olan Allah'a hamd olsun. Allah'ın Rasulü'ne, O'nun yıldızlarına ve ehli beytine salat ve selam olsun.

Hakiki bir Mümin olabilmemiz için İslam kardeşliğini iyi anlamamız, nefsimizden ödün vermemiz, özverili ve fedakar olmamız gerekmektedir. Allah (سبحانه وتعالى) şöyle buyuruyor: "Size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükafat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir." [1]

Hz. Ömer (رضي الله عنه) bir gün kurban kesip bir kısmını bir fakire göndermişti. O sahabi "benim bugün yemeğim var" dedi ve almadı. Sonra başka bir sahabiye götürülürdü, o da; "durumu daha kötü olanlar vardır onlara götürün" dedi, almadı. Böylece bu et bir kaç evi dolaştıktan sonra ilk götürülen eve yeniden götürüldü. İşte Rasulullah (صلى الله عليه و سلم)'in yetiştirdiği, O'na layık olan ümmet. Unutmayalım, onlarda insandı; melek değillerdi.

Özellikle cehaletin hakim olduğu bu dönemde Rasulullah (صلى الله عليه و سلم)'in "Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlarda bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar." [2] hadis-i şerifi ahlakımızın temel esası olmalı ki; birbirimizi sevelim, sayalım. Yine bir kudsi hadiste Rasulullah (صلى الله عليه و سلم) Allah için birbirini sevmenin, birbirini ziyaret etmenin ve yardımlaşmanın önemine binaen şöyle buyuruyor: "Allah Teala, 'Sırf Benim için birbirini seven, Benim için birbirini ziyaret eden ve sadece Benim rızam için sadaka verip iyilik edenler Benim sevgimi hak ederler.' buyurmuştur." [3] En ehemmiyetsiz meselelerde bile konuşurken tartışma ahlakını unutuyoruz ve Rasulullah (صلى الله عليه و سلم)'in "o düzgün olursa bütün beden düzgün olur, o bozuk olursa bütün beden bozuk olur." [4] buyurarak önemine vurgu yaptığı kalbi kırıyoruz.

Allah (سبحانه وتعالى) "Onlar birbirine karşı şefkatli, merhametli ve alçak gönüllüdürler." [5] buyurmuştur. Rasulullah (صلى الله عليه و سلم) ise kardeşliğin gereklerini şöyle sıralamıştır: "Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah (سبحانه وتعالى)'da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslüman'dan bir sıkıntıyı giderirse, Allah (سبحانه وتعالى)'da o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir Müslüman'ın ayıp ve kusurunu örterse, Allah (سبحانه وتعالى)'da onun ayıp ve kusurunu örter." [6]

Müslüman'ın Müslüman kardeşine zulmetmemesi, haksızlık yapmaması, onu düşmana teslim etmemesi ve şahsi menfaat uğruna terk etmemesi bir temenni değil emirdir. Çünkü zulüm haramdır.

Yine Rasulullah (صلى الله عليه و سلم) "Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Ona hıyanet etmez, yalan söylemez ve yardımı terk etmez. Her Müslüman'ın diğer Müslüman'a ırzı, malı ve kanı haramdır. Takva buradadır. Bir kimseye şer olarak Müslüman kardeşini hor ve hakir görmesi yeter." [7] buyurarak kardeşliğin mahiyetine ve ehemmiyetine vurgu yapmıştır.

İman kardeşliği gönül bağlarının en kuvvetlisi, kalp ilişkilerinin en sağlamı ve ruhi bağlantıların en yücesidir. İman kardeşliği kan kardeşliğinden önce gelir. Bu kardeşlik imanın gereklerine sahip olan herkesi içine alır.

Bunun yanında Rasulullah (صلى الله عليه و سلم) hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Arş'ın gölgesinde gölgelenecek yedi kimseden bahsederken bunların içinde birbirlerini Allah (سبحانه وتعالى) için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah (سبحانه وتعالى) için olan iki insandan da bahseder. [8]

Gerçek Mümin, kızsa dahi kızgınlığını gizlemeyi, onu affetmeyi ve küçük hatalarına göz yummayı bilir. Allah (سبحانه وتعالى) "Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever." [9] buyurarak o kimseleri övmüştür.

Gerçek Mümin, kardeşlerinin arkalarından konuşarak gıybet etmez. Çünkü bunun ayetteki hükümle haram olduğunu bilir. "Kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Ondan tiksinirsiniz. Allah'tan sakının. Allah tevbeleri daima kabul edendir, acıyandır." [10]

Kardeşlik hukuku gereği Müslümanların birbirleri üzerinde hakları vardır. Rasulullah (صلى الله عليه و سلم) bu hakları 5 maddede şöyle sıralıyor:

"Müslüman'ın Müslüman üzerindeki hakkı beştir:

1. Selam almak
2. Hastayı ziyaret etmek
3. Cenazeye iştirak etmek
4. Davete icabet etmek
5. Aksırana "yerhamukallah" (Allah sana rahmet etsin) demek." [11]

Üstad Said Nursi (رحمه الله)'ın dediği gibi; "Her ikinizin Halıkınız bir, Malikiniz bir, Mabudunuz bir, Razıkınız bir, bir, bir, bine kadar bir, bir. Hem peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir, bir, bir, yüze kadar bir, bir. Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir, ona kadar bir, bir." [12] Bütün bunlara rağmen biz kardeşliği sağlayamazsak bizim kelime-i şehadet getirmemiz neye yarar? Kardeşliği sağlayamayan imanımız, bizi nasıl cennete götürür?

Yazımı Davut Daşkıran hocamın bir şiiriyle bitirmek istiyorum.


Kardeşlik mi?

Kardeşlik dediğin ne olmuş bak, kardeşim demekten ibaret
Kusuru örtmek yerine gıybeti yapılır olmuş, bu ne rezalet

Tutmaz elinden bırakırsın şeytana, hani nerde merhamet
Beğenmez ki hiç istemez yükselsin, içinde besler haset

Siler atarsın dava için yaptığı o güzel işleri , işte budur ihanet
Uzak tutarsın kendinden kınar geçersin, böylemi olur ümmet

Sevgindir onu ayakta tutacak olan nasıl bilmezsin ki hayret
İşte budur benliğimizi sarıp kuşatan içimizdeki asıl cehalet

Sevgiyi ve kardeşliği yaratan Allah'a emanet olun...


[1] Şurâ, 36-39
[2] Buharî, Edeb, 27; Müslim, Birr, 66
[3] Muvatta, Şi'r, 16
[4] Bkz. Buharî, İman, 39; Müslim, Musakat, 107; Ebu Davud, Büyü, 3; Tirmizî, Büyü, 1; Nesâî, Büyü, 2
[5] Maide, 54
[6] Buharî, Mezalim, 3; Müslim, Birr, 58
[7] Tirmizî, Birr, 18
[8] Bkz. Buharî, Ezan, 36; Müslim, Zekat, 91
[9] Âl-i İmrân, 134
[10] Hucurat, 12
[11] Buharî, Cenaiz, 2; Müslim, Selam, 4; İbn Mâce, Cenaiz, 1 (Müslim'in başka bir rivayetinde "senden nasihat isterse nasihat et" maddesi de vardır. Bkz. Müslim, Selam, 5)
[12] Mektubat, Yirmi İkinci Mektub